giotto nun heykeli
dersimin kayıp kızları
homo deus kitabi
mantegna
Bu Blogda Ara
13 Kasım 2018 Salı
iletişim
TL.05422866724
Adres: Şabaniye mahallesi şehitlik 2. sokak
e posta:israfilafsar1001@gmail.com
hakkımda
ben israfil afsar 1995 doğumluyum van merkez de oturuyorum YYU resim iş ogretmenlıgı okuyorum
Giotto di Bondone
Giotto | |
---|---|
Sanatçının 1845 yılında yapılan heykeli
| |
Genel bilgiler | |
Doğum adı | Giotto di Bondone |
Doğum | 1266/7 Colle di Vespignano, İtalya |
Ölüm | 8 Ocak 1337 (yaklaşık 70 yaşında) Floransa, İtalya |
Uyruk | İtalyan |
Alanı | Resim, Mimari, Fresk |
Katıldığı akımlar | Gotik sanat |
Giotto Di Bondone (Colle di Vespignano, Floransa yakınları - d. 1267, Floransa - ö. 8 Ocak 1337), Rönesans resminin öncüsüdür.
Hayatı ve eserleri
Floransa'da ressam Cimabue'nin yanında çıraklık yapmıştır. Assisi kilisesini Aziz Francis'in yaşamından 28 sahneyle süsleyerek fresk ressamı olarak büyük ün kazanmıştır. Bardi ve Peruzzi banker ailelerine ait kiliselerde çalıştı. 1334 yılında Floransa Katedrali müdürü oldu. Floransalı sanatçı eserlerinde daha çok dinsel konuları işlemiştir. Çok sayıda kilise ve şapelin fresklerini yapmıştır.
Giotto ve çağdaşları, bu dönemde kuralcı ve simgesel resim tekniğini terk ederek nesnelerin doğal halleriyle resmedilmesi anlayışına yönelmişlerdir. Edebiyat ve sanat, 13. yüzyıl'ın dini bakış açısından kurtulmaya başlamış, insan merkezli bakış açısına yönelmiştir. Rönesans başlangıç döneminde resme perspektifi yavaş yavaş geçiren ressamdır. Pastel tonlar ile üçüncü boyutu kullanma amaçlı çalışmalar yapmıştır.
Seçilmiş eserleri
- Dante Alighieri, Bargello Şapeli, Floranca (14. yüzyıl)
- Ognissanti Madonna,Uffizi Gallerisi (yak. 1310)
dersimin kayıp kızları kitabinin özeti
Yayınevi: İletişim Yayınevi
ISBN: 9789750511042
Sayfa: 608 sayfa
Basım Tarihi: 2013
“Kız kardeşim 2-3 yaşlarındaydı. Adı Xece (Hacer). Bizi Ovacık’ta toplamış kafileler halinde Hozat üzerinden Elazığ’a götürüyorlardı. Yüzlerce belki binlerce insan. Yara bere içinde, aç susuz, perişan. Ben 13 yaşlarındaydım. Her şeyi bugün gibi hatırlıyorum. Subaylar güzel kız çocukları almak istiyorlardı. Kız kardeşim çok güzeldi. Bir subay kız kardeşimi annemden zorla almak istedi. Annem vermedi. Pertek köprüsüne geldiğimizde orada mola verildi. Aynı subay tekrar geldi ve annemden zorla aldı. Ağladı. Ne yaptıysa aldı. ‘Evlatlık alacağım. Ona bakacağım,’ dedi subay. Sadece kız kardeşim alınmadı tabii. Çok kız çocuğu alındı. Aynı zamanda amcamın kızı da alınıp götürülüyor. Amcamın kızının adı Tege idi.”
Xece’nin, Tege’nin başına gelenler ‘münferit olay’ değil. 1937/1938 “Tunceli Harekâtı”ndan sonra çok sayıda kız çocuk ailelerinden alındı – kimisi zaten anne babasız kalmıştı. Yatılı okullara verildiler, bazıları da subaylara veya bürokratlara evlatlık olarak teslim edildi. Aslında 1926’dan 1950’ye kadar değişen yoğunluklarla süren bu uygulama, Dersim kırımının vahim cephelerinden biridir.
Nezahat ve Kazım Gündoğan, yıllarca uğraşarak, sebatla, Dersim’in bu kayıp kızlarının izini sürdüler. Kendileriyle, yakınlarıyla konuştular. Bu kitapta, yüzü aşkın ‘vaka’ yer alıyor: Ailesinden, kökünden koparılmış insanların çile dolu hikâyelerinden parçalar… Annelerin çocuklarından, hatta bazen kendilerinden sakladıkları sırların hikâyeleri…
Xece’nin, Tege’nin başına gelenler ‘münferit olay’ değil. 1937/1938 “Tunceli Harekâtı”ndan sonra çok sayıda kız çocuk ailelerinden alındı – kimisi zaten anne babasız kalmıştı. Yatılı okullara verildiler, bazıları da subaylara veya bürokratlara evlatlık olarak teslim edildi. Aslında 1926’dan 1950’ye kadar değişen yoğunluklarla süren bu uygulama, Dersim kırımının vahim cephelerinden biridir.
Nezahat ve Kazım Gündoğan, yıllarca uğraşarak, sebatla, Dersim’in bu kayıp kızlarının izini sürdüler. Kendileriyle, yakınlarıyla konuştular. Bu kitapta, yüzü aşkın ‘vaka’ yer alıyor: Ailesinden, kökünden koparılmış insanların çile dolu hikâyelerinden parçalar… Annelerin çocuklarından, hatta bazen kendilerinden sakladıkları sırların hikâyeleri…
yazarın hayatı
nezahat gündoğan
dersim'de farklı bir zulmü ortaya çıkaran yazar ve yönetmendir. 85 yaşına gelmiş kız çocukları hala çocuklar çünkü ailelerinden zalimce alınmış ve faşizan yöntemlerle devşirilmeye çalışılmışlardır. bu trajedinin karşısında ne söylenir ki? aklıma türkçe ezanlı uzun utanç yıllarından tutun da bütün darbeleri, diyarbakır cezaevini, kıyafetinden dolayı okuma özgürlüğü olmayan kızları sakal bıraktı diye odtü den atılan eski bir hocayı doktorasız profesörler yaratırken onca birikimli aydını üniversiteden tasfiyeyi .... neleri neleri hatırlatıyor. insanın kendi yüzüne tükürmesi mümkün olamıyor keşke olsa.
İlk kitapların kısaca tarihi
kitapların tarihçesi
Orta Çağ’da kağıt henüz olmadığı için kitap, terbiye edilmiş hayvan derileri üzerine ya da Mısırlılarda görüldüğü gibi papirüs üzerine elle yazmak yoluyla kölelere yaptırılırdı. Bu şekilde kitap yazmak uzun bir zaman aldığı için, fiyatı oldukça yüksekti. Ancak zenginler yararlanıyordu. Avrupa’da 15. yüzyıla kadar bu şekilde devam etti. Zaman içinde halkın kitaplardan yararlanma istediği arttı.
Orta Çağ’da kağıt henüz olmadığı için kitap, terbiye edilmiş hayvan derileri üzerine ya da Mısırlılarda görüldüğü gibi papirüs üzerine elle yazmak yoluyla kölelere yaptırılırdı. Bu şekilde kitap yazmak uzun bir zaman aldığı için, fiyatı oldukça yüksekti. Ancak zenginler yararlanıyordu. Avrupa’da 15. yüzyıla kadar bu şekilde devam etti. Zaman içinde halkın kitaplardan yararlanma istediği arttı.
Kitabın bugünkü düzeyine ulaşması ancak, matbaanın icadıyla başladı. 10. yy’da tahtaya oyulmuş resim ve yazıları ipek üzerine basarak çoğaltma tekniğini ilk bulanlar, Çinliler oldu. 1161 yılında Pekin’de Çin Pao adında ipek üzerine yazılan bir gazete yayınlamaya başladılar. Zamanla Koreliler, Avrupalılar baskı tekniğini öğrendiler.
Almanya’nın Maintz kentinde dökmecilik yapan Joann Gutenberg 1436 yılında pratik bir baskı makinesi icat etti. Gutenberg matbaanın kurucusu olarak kabul edilir. Bu matbaa makinesi ile dünyada ilk olarak bir şiir kitabı, bir takvim ve Latince bir dilbilgisi kitabı basılarak, modern yayın hayatına başlandı.
Türkiye’de ilk matbaa 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanına ortaya çıktı. Ancak pek başarı yakalanamadı. 1718 yılında Paris’e elçi olarak gönderilen 28. Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu, Said Mehmet Efendi İbrahim Müteferrika ile işbirliği yaparak, matbaa hazırlık çalışmalarına başlar. Böylece 5 Temmuz 1727 yılında ilk matbaa resmen kuru kuruldu. Matbaada ilk olarak, ” Vankulu Lügatı”basıldı.
Matbaanın kurulmasından sonra 1831’de yayınlanan ve resmi bir gazete olan ”Takvim-i Vekayi”; 1840’da William Churcill adında bir İngiliz tarafından çıkarıldı. Dünya olaylarından haber veren Türkiye’deki asıl gazete olan ”Ceride’yi Havadis”; 21 Kasım 1860 yılında Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarıldı. 1862’de ise, Tasvir-i Ekar” adlı gazete yayınlanmaya başladı. Bundan sonraki yıllarda Türk basınının kitap, gazete, tiyatro açısından gelişme yılları oldu.
Andrea Mantegna
Andrea Mantegna
(d. 1431; Padova, İtalya - ö. 13 Eylül 1506; Mantova, İtalya), İtalyan gravürcü ve Rönesans ressamı. Dünyanın her yerinde rakursiye en güzel örnek gösterilen tablosu Türkçe adıyla Ölü İsa'dır. Bunun dışında Rönesans'ı anlatan yüzlerce tablosu da vardır.
Hayatı[değiştir | kaynağı değiştir]
Vicenza yakınlarındaki Padova'da doğdu. Çocukluğunda çobandı. 11 yaşında kendisini evlat edinen Francesco Squarcione adlı ressamdan gravür ve resim yapmasını öğrendi. 1448'de Padova'daki Santa Sofia Kilisesi için yaptığı Meryem Ana resmiyle dikkat çekti. Mantegna'yı asıl üne kavuşturan, azizlerin hayatını konu edinen freskleridir. 21. yüzyıla kadar kalan en iyi yapıtı Mantova'daki Palazzo Ducale'de (Düka Sarayı), sonradan Camera degli Sposi (Düğün Odası) olarak adlandırılan odadaki fresklerdir. Mantegna, 1488'den 1490'a kadar Papa VIII. İnnocenti'nin mihrabını süsleme işini üzerine aldı. Daha sonra Isabella d'Este için çalıştı. Isabella'nın çalışma odası için yaptığı "Parnassus" ve "Günahları Anlayan Minerva" adlı tablolar, Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Mantova tiyatrosu için "Julius Sezar'ın Zaferi" adlı bir kompozisyon vücuda getiren sanatçı, bu kentte öldü. Mantegna için gerçek, uyumlu bir güzellikten daha önemliydi. Kuzey İtalya'da ilk gerçek Rönesans sanatçısı Mantegna olarak kabul edilmektedir.
Andrea Mantegna eserleri
Yuval Noah Harari'nin cok satanlar listesine giren Homo Deus kitabının özeti
Yuval Noah Harari’nin çok satan Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens’in (Sapiens: A Brief History of Humankind) ardından merakla beklenen yeni kitabı Homo Deus: A Brief History of Tomorrow, 22 Aralık’tan itibaren Türkçe’de.
Harari, özetle bu kitabında “Tanrı İnsan” kavramı üzerinden pek çok soruyu yanıtlıyor. Kitapta farklı istatistikler, örnekler ve derlemeler de yer alıyor.
Homo Deus’ta ölümsüzlüğün peşinde koşan insanoğlunun serüveninden en güncel örnekler okurlarla paylaşılırken; ”Yola ‘önemsiz bir hayvan’ olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?” sorusu hafızalarda kalıyor.
Yazar, Sapiens‘te ise hem 100 bin yıl öncesine hem de geleceğe bakmaya zorluyordu okurları. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyordu.
ÖNEMSİZ BİR HAYVAN
Homo Deus, bir önceki kitap Sapiens gibi Kolektif Kitap etiketiyle çıkarken kitabın tanıtımında özetle şu bilgilere yer veriliyor:
”Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus’a evrildiği bir gelecek kurguluyor.
Yola ‘önemsiz bir hayvan’ olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?
Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı?
Bu öğreti gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor?
İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı?
Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı?
Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp bakmak ve Homo sapiens’in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl dünyaya hakim bir din hâline geldiğini ve hümanizm rüyasını gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur.”
BOŞLUĞA ATILAN ADIM
“Okurken hem eğlenecek hem de çok şaşıracaksınız. Her şeyin ötesinde, kendinizi daha önce hiç düşünmediğiniz şeyleri düşünürken bulacaksınız.”
-Danıel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme’nin yazarı-
-Danıel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme’nin yazarı-
“Homo Deus’u okuduğunuzda uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından vardığınız bir uçurumun kenarında durduğunuzu hissedeceksiniz. Yolculuğun artık bir önemi kalmayacak, çünkü bir sonraki adımınızı engin bir boşluğa atacaksınız.”
Yuval Harari'nin hayatı
Yuval Harari, 1976 senesinde İsrail’de dünyaya geldi.
Üniversite mezuniyetinin ardından 2002 senesinde Oxford’da doktora yapan Harari, şu anda Kudüs Hebrew Üniversitesi Tarih Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
Dünya Tarihi, Ortaçağ Tarihi ve Askeri Tarih konularında uzmanlaşmıştır.
Güncel araştırması ise makro-tarihsel sorular üzerinde yoğunlaşmaktadır: Tarih ve biyoloji arasındaki ilişki nedir? Homo sapiens ve diğer hayvanlar arasındaki temel fark nedir? Tarihte adalet var mı? Tarihin bir yönü var mı? Tarih ilerledikçe insanlar mutlu oldu mu?
Bazı çalışmaları kitap olarak yayımlanan Harari’nin ülkemizde de gündeme gelmesini sağalayan iki kitabı:
Homo Deus: Yarının Kısa Tarihi
Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)